-Çok duygusalsın, uslanmaz bir romantik!
-Duygulsallığın nesi kötü, tüm duygular gerçektir.
-Ama anlıktır. Bu da onları zamanla gerçekdışı yapar.
-Belki de gerçeküstüdür.
-Kes zevzekliği, realizme odaklan. Akıl yürüterek bulduğun doğru hep doğrudur, işte asıl gerçek budur, zamanla değişmez.
-Zamanla değişmeyen şey, sıradan ve sıkıcıdır. Değişmiyorsa zamana karşı koymadığındandır, bu da bir nevi ölü demektir.
-Yine mi lafı getirdin ölüme?
-Ben değil, sen getirdin, ben benzetme yaptım, sen bizzat onu andın.
-Ölüm tek gerçektir.
-Klişe! Ama severim.
-Kes zevzekliği! Ama bazen düşünmüyor değilim, neden nefes alıyorum.
-Bir kamıştan daha değerli olduğun içindir belki ya da delirdiğindendir.
-Deli değilim ben! Belki de havadan, yalnızım sade’ce.
-Baharda insan canlanır, ölmez senin gibi.
-Ölmüyorum ben, ölümsüyorum. Hem bahar da nerde, yağmur var işte yine. Benim bu halim de galiba ondan, acizim sade’ce.
-Yağmur için ölür müydün?
-Neden olmasın? Kuraklığın arasına sıkışmış kabilemin suya hasretini gidermek için sunacağı kurban olurdum tabi seve seve.
-Antik çağlara ne zaman gittik, kurban olmak da nereden geldi aklına?
-Aklıma gelen bişi yok, aklım evde değil zaten gelenler kapıda bekleyip bekleyip gidiyor. Kurban olsam direkt huzura çıkardım, O’na gönderilmiş olduğumdan transit geçiş yapardım herhalde.
-Huzura çıkmaksa niyetin, niyet edip kıl iki rekat.
-Taklidin ötesine geçemiyorum, kalbim daralıyo, aklım karışıyo, uykum kaçıyo.
-Uykun geliyor mu ki kaçıyo? Aklın düzenleniyor mu ki karışıyo? Kalbin ferahlıyor mu ki daralıyo?
-Kes zevzekliği! Neden deliremiyorum? Şizofreni olsa biraz mesela? Neden şizofren değilim ben?
-Bunu bana soruyorsan gerçekten, cevap içinde saklı, çok yorma kendini.
-Yorgunum evet, hem de çok yorgun. Uyumak istiyorum.
-Ya da hiç uyumadan sürekli yazmak.
-O da olur.
-Ne yapıyorsun?
-Yazıyorum.
-Okumuyor.
-Biliyorum, artık ben de okumuyorum.
-Ne yapıyorsun?
-Okuyorum.
-Neden ki?
-Başkalarının yazdıklarını okuyayım ki başkaları da benim yazdıklarımı okusun. Bir nevi alışveriş gibi düşün.
-Suç ve Ceza gibi.
-Evet, tamamıyla gerçekçi bir roman olabilirmiş, sonunda hapishanedeki umudu eklemeseymiş.
-Umut kötü mü?
-Umut duygusal ve duygular geçici, yani yalan.
-Ne yapıyorsun?
-Yazıyorum.
-Okumuyor.
-Biliyorum, ona değil Ruslara yazıyorum, onlar okuyor.
-Hiçbir şeyden anlamayarak mı? Güldürme beni. VPN casusları!
-Ya da KGB ajanları!
Gülüşmeler.
-Güldün işte, güldük. Hadi artık sağ yanım, sol yanıma dön de uyuyalım. Ben biraz daha yazacağım.
Posted on 21 Nisan 2015
0